Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu

Bu bilgi notunda, 1 Ocak 2017 tarihinde yürürlüğe girerek 1971 tarihli ve 1447 sayılı Ticari İşletme Rehni Kanunu’nu yürürlükten kaldıracak olan 6750 sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu’ndaki düzenlemelere yer verilmiştir. Kanun ile özellikle teslimsiz taşınır rehin hakkının güvence olarak kullanımının yaygınlaştırılması, aleniyetin sağlanması ve paraya çevrilme hususunda yenilikler getirilerek finansmana erişimin kolaylaştırılması amaçlanmaktadır.

Practice area: Project Finance, Shipping Finance

Language: Turkish

  1. Yürürlük ve Uygulama

20.10.2016 tarihinde kabul edilerek, 28 Ekim 2016 tarihli ve 29871 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmış olan 6750 sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu (“Kanun”), 1 Ocak 2017 tarihi itibariyle yürürlükte olacaktır. Kanun ile, 21.07.1971 tarihli ve 1447 sayılı Ticari İşletme Rehni Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır. Kanun’da yer verilen geçiş hükümlerine göre, Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihte görülmekte olan dava ve takiplere Kanun hükümleri uygulanmayacak olup, yürürlük tarihinden önce ticari işletme veya esnaf işletmeleri üzerinde tesis edilmiş olan rehin haklarına da o tarihte yürürlükte olan ilgili mevzuat hükümleri uygulanmaya devam edecektir. Kanun’da hüküm bulunmayan hallerde ise, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun taşınır rehnine ilişkin hükümleri uygulanacaktır. 

  1. Düzenlenme Amacı

Kanun’un amacı; teslimsiz taşınır rehin hakkının güvence olarak kullanımının yaygınlaştırılması, bu rehne konu taşınırların kapsamının genişletilmesi, taşınır rehninde aleniyetin sağlanması ile rehnin paraya çevrilmesinde alternatif yollar sunularak finansmana erişimin kolaylaştırılması olarak belirtilmiştir. Bu bağlamda, özellikle KOBİ’lerin büyük işletmeler karşısındaki rekabet dezavantajının da giderilmesi ve genel olarak finansman kolaylığı sağlanması amaçlanmaktadır.

III.      Kapsam

Kanun’da üzerinde rehin hakkı kurulabilecek olan taşınır varlıklar tahdidi olarak sayılmış olup, bunlar;

  1. Alacaklar,
  2. Çok yıllık ürün veren ağaçlar,
  3. Fikri ve sınai mülkiyete konu haklar,
  4. Hammadde,
  5. Hayvan,
  6. Her türlü kazanç ve iratlar,
  7. Başkaca bir sicile kaydı öngörülmeyen ve idari izin belgesi niteliğinde olmayan her türlü lisans ve ruhsatlar,
  8. Kira gelirleri,
  9. Kiracılık hakkı,
  10. Makine ve teçhizat, araç, ekipman, alet, iş makineleri, elektronik haberleşme cihazları dahil her türlü elektronik cihaz gibi menkul işletme tesisatı,
  11. Sarf malzemesi,
  12. Stoklar,
  13. Tarımsal ürün,
  14. Ticaret unvanı ve/veya işletme adı,
  15. Ticari işletme veya esnaf işletmesi,
  16. Ticari plaka ve ticari hat,
  17. Ticari proje,
  18. Vagon,
  19. Yukarıda sayılanlardan üçüncü kişiler zilyetliğindeki taşınır varlık, hak, ve paylı mülkiyet haklarıdır.

Ticari işletmelerin mevcut veya müstakbel taşınır varlıkları üzerinde rehin hakkı kurulabileceği gibi, bu varlıkların getirileri üzerinde de rehin hakkı kurulabilmesi mümkündür. Ticari işletmenin tamamı üzerinde rehin kurulması halinde, rehnin kuruluşu anında işletmenin faaliyetine tahsis edilmiş olan her türlü varlık da rehnedilmiş sayılacaktır.

Böylece mülga olan Ticari İşletme Rehni Kanunu’nun sınırlı rehin kapsamından farklı olarak, bir ticari işletmenin her türlü taşınır varlığı ve alacak hakkını rehnederek finansman sağlaması imkânı getirilmiş olmaktadır. 

  1. Rehin Sözleşmesinin Tarafları

Rehin sözleşmesi;

  • Bir kredi kuruluşu ile tacir, esnaf, çiftçi, üretici örgütü, serbest meslek erbabı gerçek ve tüzel kişiler arasında yapılabildiği gibi,
  • Tacir ve esnafların yatırımlarını karşılıklı destekleyebilmelerine yönelik bir imkan oluşturmak amacıyla, doğrudan tacir ve/veya esnaflar arasında da yapılabilecektir.
  1. Rehin Sözleşmesinin Unsurları

Kanun hükmünce rehin sözleşmesinde; taraflara ilişkin bilgilerin, borcun konusunun, miktarının ya da güvence teşkil edilen miktarın, ilgili para cinsinin ve rehnin azami miktarının, ayrıca rehne konu varlık ile bunun ayırt edici özelliklerinin (seri no., marka, üretim yılı, GTİP, PRODTR gibi) bulunması gerekmektedir.

Rehin sözleşmesinde, rehne konu taşınır varlığın alt veya art rehne konu edilmesine ilişkin veya rehin verenin rehne konu taşınır varlık üzerindeki tasarruf yetkisini kısıtlayan kayıtlar ise geçersizdir. 

  1. Tescil

Rehin sözleşmesi yapıldıktan sonra rehin hakkının tesis edilebilmesi ve üçüncü kişilere karşı hüküm ifade edebilmesi için rehin sözleşmesinin ilgili mevzuat hükümlerince kurulacak olan Rehinli Taşınır Sicili’ne tescil edilmesi gerekmektedir. Rehinli taşınır varlığın veya alacağın devri halinde, rehin veren, söz konusu devri sicile tescil ettirmekle yükümlüdür. Rehin sözleşmesinin düzenlenmesi ve sicilde tesis edilen işlemler; vergi, resim, harç ve değerli kâğıt bedelinden muaf tutulmuştur. 

VII.     Derece Sistemi ve Öncelik

Rehinli Taşınır Sicili, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nda bulunacak ve kayıtları aleni olacaktır. Rehin hakkının sağladığı güvence, tescil edilen rehin tutarı ve derecesi ile sınırlıdır.

Aynı taşınır varlık üzerinde alacaklıların öncelik hakkı derece sırasına göre, derece sırası belirtilmeksizin birden fazla rehin hakkı kurulması halinde ise rehin kurulma anına göre belirlenecektir. Rehin derecesinin hükümleri, dereceler arasındaki ilişki, rehnin paraya çevrilmesi ve satış bedelinin dağıtılması konusunda Kanun’a aykırı olmayan Türk Medeni Kanunu’nun taşınmaz rehni kapsamındaki 871-876. maddeleri kıyasen uygulanacaktır. 

VIII.   Rehin Sözleşmesi Taraflarının Hak ve Yükümlülükleri

Rehinli taşınırın zilyedi, taşınırın değerini koruyacak gerekli tedbirleri almakla yükümlü olup, bu yükümlülüğe aykırı davranması halinde alacaklı mahkemeye başvurarak gerekli önlemleri almak üzere kendisine yetki verilmesini isteyebilir. Gecikilmesinde tehlike bulunan hallerde ise, alacaklı mahkemeye başvurmadan gerekli önlemleri kendiliğinden alabilir. Bunun uygulamadaki etkilerinin ne yönde olacağı merak konusudur.

Rehin veren, rehin konusu taşınırın değerini azaltan tasarruflardan doğan rehin alacaklısının zararlarını tazmin etmekle yükümlüdür.

Taraflar, rehin hakkının kurulmasından önce, rehne konu taşınırın değerini rehin verenin yerleşim yerinde bulunan sulh hukuk mahkemesince alınacak bir ekspertiz raporu ile tespit ettirebileceklerdir. Değer tespit raporlarına itiraz edilmesi mümkün olup, itiraz üzerine alınacak değer tespit raporu kesindir ve iki yıl geçmedikçe yeniden değer tespiti yapılması talep edilemez. 

  1. Temerrüt ve Alacağın Son Bulması

Rehin verenin temerrüde düşmesi halinde, alacaklı 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 24. maddesi uyarınca rehinli taşınırın mülkiyetinin kendisine devrini talep edebileceği gibi, alacağını varlık yönetim şirketlerine devredebilir ya da zilyetliğin devrine konu olmayan varlıklarda kiralama ve lisans hakkını kullanabilir. Alacağını bu yollarla tahsil edemeyen alacaklı, genel hükümler çerçevesinde borçlu aleyhine takip başlatabilecektir.

Alacağın son bulması halinde ise, rehin alacaklısı üç iş günü içerisinde rehin kaydının terkini için başvuruda bulunacaktır. Alacaklının bu yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde güvence altına alınan borç tutarının 1/10’i oranında idari para cezası öngörülmüştür. Ayrıca alacaklının belirtilen süre içinde sicile başvurarak terkin istememesi halinde, borcunu ödeyen ve bunu belgeleyen borçlu da rehnin terkinini talep edebilecektir. 

  1. Müeyyide

Kanun’da rehin alacaklısının alacağını koruma amacıyla düzenlemelerin bulunduğu da görülmektedir. Buna göre, rehin verenin veya rehinli taşınır varlığı devralanın; (i) rehinli varlığı Kanun hükümlerine aykırı şekilde kullanması, (ii) borcu ödememesi halinde rehinli varlığın mülkiyetini devretmemesi, (iii) rehinli varlığı alacaklıya zarar verme amacıyla tahrip veya imha etmesi, (iv) rehinli taşınır varlığın devri ile alacağın devrini sicile tescil ettirmemesi, veya (v) sicili yanıltmaya yönelik fiillerde bulunması halinde, alacağını kısmen ya da tamamen tahsil edemeyen rehin alacaklısının şikayeti üzerine, güvence altına alınan borç tutarının yarısını geçmemek üzere rehin borçlusu aleyhine adli para cezasına hükmedilebilecektir.

Kanun’da ayrıca bir taşınırı rehin almak suretiyle ödünç para verme işini devamlı olarak yapan kişiler için de Türk Ceza Kanunu’nun 241. maddesinde düzenlenen tefecilik suçu çerçevesinde işlem yapılabileceği de düzenlenmiştir.

Bu bilgi notunda yer alan unsurlar yalnızca bilgi sağlama amacı taşımakta olup hiçbir şekilde bir hukuki görüş teşkil etmemektedir.

2020-11-15T19:26:44+03:00